11 Şubat 2013 Pazartesi

Sarı kedi'nin rüyası

Sarı kedi iskeleye oturmuş balık tutuyor. Yanına gidiyorum, neden kovan yok diyorum cevap vermiyor.
Balık tutana kadar bekliyorum. Uyuyor, uyanıyorum.
 Arada sırada bana bakıp gülümsüyor.
Karanlıkta gözleri parlıyor, doluyor ama bir şey akmıyor. Günler geçiyor, tek laf etmiyor.
Öylece, elinde oltasıyla oturuyor. Uyumuyor.Yüzyıllardır orada oturuyormuş gibi, heykel gibi duruyor.
Bir tane bile balık oltasına gelmiyor.
Olta alıp, tekrar yanına oturuyorum. Çok geçmeden bir mercan atlıyor oltama, tam ağzından iğneyi çıkarıyorum, elimden balığı atıp denize atıyor.
Aylar geçiyor. Sakalım, tırnaklarım uzuyor, kokuyorum .
Dayanamıyor, en sonunda konuşuyor; hadi evine git artık diyor. Evim yok diyorum. Sevdiğin de mi yok diyor. Susuyorum.
Aylarca süren bir sessizlikten sonra bir gün bana dönüp; sen de benim gibi burada ölme diyor.
Ben zaten ölüyüm diyorum, gözleri sulanıyor ama bir şey akmıyor.
O da sevmiş benim gibi, o da ölmüş. Bizim gibiler sevince ölürler, bir daha da asla ölmezler diyor.
Bir gece denizin içinden ışıklarla lemurlar, zürafalar, atlar, insanlar, kediler, maymunlar geliyor.
Bunlar kim diyorum,  onlar da ölüler diyor, bir gün biz de onlar gibi denize gideceğiz diyor.
Denizin çocukları bize şarkı söyleyip gidiyorlar.
Aylar geçiyor, artık oltama balık gelmiyor.
Bir gece yine denizin çocukları geliyor.
Sarı kedinin sevdiğinin silüeti ay'da beliriyor, oltasından çekiyorlar ve sarı kediyi de yanlarına alıp gidiyorlar.
Ben de şimdi sevdiğimin yüzünü bir kez daha görmek için onları bekliyorum.