1 Mart 2010 Pazartesi

Modern dünya

Hayatımın bir zamanında, pamuk kadar gergin, bulut kadar özgür, vanilya kadar neşeli, yıldız kadar pısırık bir dönem geçirmiştim.
Kafasının içinde, beyin diye 129 gram kıyma taşıyan bir arkadaşım vardı.
Ana rahminden çıkmak üzereyken, ikizinin attığı tekme sonucu bu hale gelmişti.
Benden başka hiç arkadaşı yoktu.
Radyo dinler, bira içer, üzerimize işerdik.
Onun bu dünyaya bir ikram olarak geldiğini düşünürdüm hep.
Dünyada yaşayanlardan o kadar farklıydı ki.
Kafamın içinde kalmış bir kadının kanlı sidiğini, kulağımdan emerek içtiği gün, denizin üzerinde koşabileceğimi düşünmüştüm.
Beni bu dünyadan bu kadar uzaklaştıran biri varken, dünyevi şeyler yapmamı bekleyen diğerlerinden uzaklaşmam kaçınılmazdı.
Dolayısıyla, benim de tek arkadaşım artık o olmuştu.
Kayık yaptık.
Tüm denizleri gezdik. Bazen balıklar bize yardım ediyor, bazen de kafa atıp bizi devirmeye çalışıyorlardı.
Balıkların artık insanları sevmediğini anlattı bize, Honolulu civarında bizimle arkadaş olan bir ak memeli balina.
Balıkların dünyasından da gittik.
Gökyüzüne çıkmak lazım, bize buralarda yer kalmamış ! demiştim , nereden bilebilirdim ki ciddiye alacağını?

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder